BLOGUN OLUŞTURULMA NEDENİ

Ülkemizde sayısı ve önemi giderek artan ARICILIK, teknik bilgi ve modern metodlarla yapıldığında, ekonomimize büyük katkısı olacak bir potansiyel olarak görülmektedir.

Ancak, geçmişte düşünülmeyen ya da önemsenmeyen, fakat bugün gerçek bir ihtiyaç haline dönüşen ARI HASTALIKLARI VE ZARARLILARI ile mücadele, acil bir ihtiyaç haline gelmiştir.

Konular ile ilgili yayınlanmasını istediğiniz, bilgi belge ve resimleri aricilikbilgi@gmail.com adresine yolluyabilirsiniz.

Ergin Arı Hastalıkları

yapım aşamasında

Nosema

Öncelikle okunması gereken not: Hastalıkla ilgili bilgi, Arı Hastalıkları ve Zararlıları (Uv. Hasan ZEYBEK) kitabından, ülkemizdeki arıcılığa ve arıcılara faydası olacağı düşüncesiyle tarafımdan internet ortamına aktarılmıştır.Lütfen buna sayğı gösterip, alıntı yaparak başka yerde kullanmayınız.

NOSEMA HASTALIĞI ( NOSEMATOSİS) 

Nosema hastalığı ergin arı hastalıklaraından olup, tüm arı hastalıkları içinde en yaygın olanıdır. İnsanlarda, balıklarda, tavşanlarda, böceklerde nosema görülebilir. Ancak, bal arılarında görülmesi arıcılık yönünden önemini artırmaktadır. Arıların sindirim sisteminde bozukluk yapar ve onların verimlerine etki yaparak önemli ekonomik kayıplara sebep olur. Bazen arı ölümlerinede neden olmaktadır.

Hastalık çok geniş bir yayılma alanına sahip olup Avrupa ve Amerikada çok görüldüğü ifade edilmektedir. Ülkemizde de yaygın olup zaman zaman arıcılığımızı kötü etkilemektedir.

Nosema hastalığı daha çok tropikal iklimin hüküm sürdüğü ülkelerde yaygınlık göstermektedir. Havası sıcak ve rutubetli yerlerde yaz mevsiminde hastalığın görünme oranı çok düşüktür. Rutubetli yerlerde ve mevsimlerde Nemosisin görülme ihtimali fazladır. Hastalık, yavruların çoğaldığı bahar mevsiminde daha çok görülmektedir.

Etken: hastalığın etkeni Nosema Apis olarak adlandırılan bir protozoondur. Nosema sp. 1882 yılında güney Afrikada keşfedilmiştir. Bunlar doku ve hücre parazitidir. Nosema apis ve Nosema bombyas türleri vardır. Nosema bombyas, daha çok ipekböceklerinde görülür.

Nosema apis bal arılarında görülen kozmopolit, patojen bir protozoondur. Bunlar hücre paraziti olur arıların mide-bağırsak epitelyum hücrelerinde gelişirler. Bir hücrede 150-200 spor üreyebilmektedir. Sporlar iki çekirdekli helezon (yay) şeklinde olup, iplik biçiminde kuyruğa sahiptirler. Nosema apis, doğada spor şeklinde çok yaygın bulunur. Sporlar soğuga dirençlidir. Ancak, sıcaklığa ve kuraklığa karşı dirençleri yoktur. Sporların canlılığını koruma süresi farklılık göstersede genelde dışkıda iki yıl, balda ve ölü arıların karkasında bir yıl dayandığı bildirilmiştir. Büyüklükleri 5-7 mm uzunluğunda, 3-4 qm genişliğinde çoğunlukla oval biçimdedirler. Armut ve limon benzeri sporlar mikroskopla görülebilirler. Bir arıda birkaç milyon spor bulunabilir.

Bulaşma: sağlıklı arılar besin ya da suları ile Nosema sporlarını alarak enfekte olabilirler.

Sporlar arıların mide epidel hücrelerine gelince, iplik şeklindeki kuyruk çözülür, çıkardığı bazı maddelelerin etkisi ile mide membranını deler ve epidel hücrelerine girerek bölünmeye başlar. Önce 2 ye sonra d e bölünür. Sonra tekrar aynı şekilde bölünme olur ve sporulasyon başlar. Zigot olup olmadığı belli değildir. (m.şabanoğlu)

Bu şekilde çoğalan sporlar barsak mukoza epitelyum hücresini parçalarlar ve tekrar bağırsak boşluğuna (lumenine) dağılırlar. Dağılan bu sporların her biri yeni barsak mukoza epitelyum hücrelerini enfekte ederler. Enfekte olan hücrede, bölünme ile aynı çoğalma devam eder. Bu yüzden kısa zamanda barsak epitelyum hücreleri tahrip olur. Hasta arılar, alınan gıdayı kullanımaz ve protein ihtiyacı hisseder, beslenemez hale gelirler. Artıklar kalın bağırsakta toplanır, arılar çevreyi kirletmeye başlar. Aynı zamanda, sindirim salgısı salgılayamadıkları için, sindirim bozukluklarıda görülkür. Bu halde hastalığın etkisini artırır ve arıların direncini düşürür.

Nosema apisin arılarda mevsime bağlı seyri:
5-7 ci aylar üreme zamanı /duraklama / 2-5 ci aylar üreme zamanı %10-100 ölüm.

Hastalık : ana arı, işçi arı ve erkek arı üçünde de görülür.

Semptomlar: nosema hastalığının kenidine has spesifik bir klinik görünümü yoktur. Hastalık akut ve kronik şekilde seyredebilir. Çevre koşulları bozuksa, akut şekli görülür. Koşullar düzelince kronikleşir. Kronik formda hastalık pek dikkat çekmez, arılar hasta olmasına ve protozoon (nosema apis) taşımasına rağmen ölüm oranı % 10-30 arasında değişir. Akut şeklinde ise % 100 e varan ölüm görülebilir.

Hastalığın seyir şekli, arıların dengeli ve yeterli beslenmesi, sıcaklık ve rutubet gibi birçok faktöre bağlıdır. Bu faktörler arı lehine olursa hastalık belli belirsiz seyreder ve fazla zarar vermez. Bu faktörler arının aleyhine olursa, o zaman hastalık akut seyreder, büyük zarar meydana getirir.

Kışlama sırasında protozoonu taşıyan arıların sayısında fazla bir artış görülmez. Uçuş ve yavru oluşumu başlar başlamaz enfeksiyonun etkisi artar. Bu durum bazen mart genellikle nisan-mayıs aylarında görülür. Ancak, her bölgede farklı suşlar vardır. Arıların genetik yapısının ve beslenmenin, nosemanın öldürücülüğü üzerine etkisi vardır. Avrupada arıların en fazla zarar gördüğü hastalık bu hastalıktır.

Hastalıklı arılar açlık hissederler. Protein dengeleri bozulur. Fazla miktarda gıda alırlar. Ancak sindirim sistemi de görevini yerine getiremediğinden alınan gıddadn yeterince faydalanamazlar. Bu sebepten besin artıklarıyla bağırsaklar dolar. Barsaklar şişer ve hacmi büyür. Bu durum arının hareket kabiliyetini azaltır. Arının uçuşu zorlaşır ve arılar uçamazlar. İlkbaharda gündüz havalar ısınınca sağlıklı arılar uçarlar. Hasta olanlar ise uçamaz ve kısa uçuşlar yaparlar. Kovanın etrafında, otların, dalların üzerinde hastalıklı arıları görebiliriz. Bu yüzden bunlara yaya arı denir.

Ölümler kışın karın en çok olduğu dönemde görülür. (şubat-mart). Devamlı uçuş olan (soğuk olmayan) yerlerde ölüm 2-4(şubat-nisan) aylarında görülür.

Kısaca, nosema hastalığına yakalana arılar karnı şişkin, uçma zorluğu olan ve çerçeve üzerinde, kovan yakınlarında kanatlarının ayrılomış olması ve anormal görünüşü ile dikkat çeker. Ayrıca, arıların sindirim sitemi (orta bağırsak) mıkozası tahrip olduğundan sekonder enfeksiyonlara (septisemi vb.) duyarlılıkları artar. Hastalık şiddetle seyrederse, arıların kıllarının döküldüğü ve parlak, yağlı bir görünüm aldıkları gözlenir.

Hastalığın seyrine göre koloniler zayıflar veya sönerler. Nosema hastalığı, srıları güçsüz ve bitkin bir hale sokar. Hasta arıların hipefaringeal bölgeleri dejenere olduğundan arı sütü salgılarıda mümkün olmaz.

Hastalığın oluşumunu kolaylaştıran faktörler.

Arıların güzün şeker şurubu ile beslenmeleri sonucu, arılar zayıflar. Çünkü aldıkları şurubu bala dönüştürmeleri için enzim ifraz etmeleri gerekir. Enzimlerin yapısınıda proteinler oluşturur. Arıda protein ihtiyacı artar, buna karşın çevrede de, bu mevsimde çiçek tozu yoktur. Bu yüzden arılar vücut depolarındaki proteinleri kullanırlar. Bu durumda kısa sürede yıpranmalarına neden olur.

Şurupla beslenmenin güzün kötü bir etkiside geç dünyaya gelen arılarda görülür. Bunlar barsaklarında biriken pislikleri boşaltamazlar.( uçuş olmadığından). Ve protein ihtiyaçları yeteri ölçüde, zamanında karşılayamazlar. Bu arıların çoğuda ilkbahara çıkmadan ölürler.

Arıların kalıtesiz balla (Basra balı) beslenmesinde hastalığa kolaylaştıran faktörler arasındadır.

Arıların rahatsız edilmeleri (anasız kalmaları, ağaç dalları ile kovanlara vurulması, gürültü, tavukların kovanların üğzerinde gezinmlerei, gagalama gibi) de önemli bir etkendir.

Nosema hastlaığı, arılar, arıcılar ve böcekler vasıtasıyla da sağlamlara bulaştırılır.

Protein yetersizliği, rurubetin fazlalığı ve etrafın pestisitlerle bulaşık olması gibi faktörler, arıları kötü yönde etkileyerek hastalığın etkinliğinin artmasına sebep olurlar.

Hasta arıların kovanlarını şaşırmaları, yağmacılık yapmaları da bir yayılma sebebidir.

Arıcıların bizzat kendileride bulaşmada etkinlik gösterirler. Hastalıklı kovanlardan aldıkları balları,( 1gr balda 10 milyondan fazla spor bulunabilmektedir) petekleri başka kolonilere vermeleri bulaşma yapabilirler.

Ayrıca hastalıklı kovanlardan alınan yavrulu petekleri, zayıf kovanlara aktarmaları, hastalıklı zayıf kolonileri, sağlam kolonilerle birleştirmeleri, iyi dezenfekte edilmemiş bulaşık arıcılık malzemeleriyle arıcıların çalışmaları hastalığın yayılmasında önemli etkinlik gösterir.

Teşhis için marazi madde alma ve gönderme

Nosema hastalığında marazi madde (numune) koloninin en sonunda üstte ölen arılardan 50-60 adet arı alınıp doğrudan laboratuara gönderilir. Eğer ölüm yoksa, hasta rılar çerçeve üzerinden veya salkım zamanında ise salkımın en sıcak yerinden alınır.

Hastalık, ilkbaharda ise, polen getiren yaşlı arılar 40-50 adet kadar toplanır ve hastalıklı ilgili bilgiler eklenerek gönderilir.

Teşhis:
Eğer ölüm fazla ise teşhis kolaydır.ölüm az ve de kovandaki tüm arılar bulaşık değil ise teşhis zordur. O zaman teşhise gönderilecek arı numunesi çok olmalıdır.

Arıların ölmesi, kolon,nin zayıflaması, arıların huzursuz olması ve belirtiler kısmında sayılan bozuklukların görülmesi mevsimide dikkate alarak bu hastalıktan şüphelenmemize neden olabilir.

Hasta rı elle tutulup sonra tergiti koparılır ve yavaşça çekilir. Kalınbarsak, ince barsak sonrada orta barsak çıkar. Normalde orta barsak kahverengi-kırmızı renklidir. Hasta olanlarda ise donuk gri-beyaz bir renkte görülür. Kıvrımları kaybetmiş olan barsak büyümüş ve şişmişdir.

Nosema hastalığında belirtiler çoğu zaman dikkat çekmediği için teşhis zordur. Kışın hasta kolonilerin huzursuz olduğu dikkat çeker. Arılar zamansız uçuşlara çıkarlar, kovanda bitkin bir haldedirler. Fazlaca yerler ve susuzluk çekerler, etrafa dışkılar ve bütün kovanı kirletirler.

Temizlik uçuşu sırasında ve dah sonra ölü arılarda gelişimde yavaşlama, yavrulu peteklerde bozuklukların meydana gelmesi ve koloninin zayıflaması dikkat çeker.

Kolonin tedavisi yapılmazsa arılar yazın yeterince bal yapamaz ve bal toplama dönemini erken bitirir.

Laboratuvar teşhisi

Hatif muayene
Gönderilen arıların abdomenleri bir havanda ezilir. Biraz fizyolojik su ilave edilir. Bu karışımdan preparat hazırlanır. Mikroskopta incelenir. Abdominal içeriğim incelenmesinde 5-7 çm x 3-4 çm lik koyu oval nosema apis sporları görülür. Ancak arının midesinde fungal sporlar veya Malphigihamoeba mellificae nın kendisi yada kistleri bulunur. Bunlar nosema sporlarına benzer. Bu şekilde teşhis zordur.

Boyayarak muyene
Ezilen abdomenler üzerine fizyolojik su konduktan sonra öze ile lama bu karışımdan alınır. Alev üstünde ısıtarak tespit işemi yapılır. Sonra 2-3 damla %1 lik safranin damlatılır. Alev üzerinde ısıtarak kaynatılır. Sonra lam soğutulur, distile suyla yıkanır. Metilen mavisiyle 1-2 damla 20 daika boyanır ve mikroskopta incelenir.
Nosemalar safroninle kızmızıya, mayalarda metilen mavisiyle maviye boyanır.

Tedavi
Tedavide halen fumidil-B kullanılmaktadır. Fumagıllıne (bicyclohexylammonium fumagilin) aktif maddesini içermektedir. Fumidil-B uygulamasının en uygun yolu 2:1 oranında hazırlanan şeker şurubunun her bir 4 litresinde 75-100 mg lık fumagılın ektivitesi olmalıdır.

Ör; 500 mg. Fumidil-B 20-25 lt şuruba katılır.5 arı ailesine 2 günde verilir, düzelmeyen varsa tedavi tekrarlanır. İlkbaharda bu tedavi uygulanır.

Diğer dönemlerde; 2 kısım şeker + 1 kısım su şeklinde hazırlanan şeker şurubunun her 4 litresinde 75-100 mg lık fumagilin etkin madde olmasına özen gösterilir.

Fumidil-B soğuk suda kolayca eridiği için ilaçlı şurubun hazırlanmasında sıcak su sadece şekeri eritmek için gereklidir.

FUMİDİL-b ASLA SICAK SU İLE ERİTİLMEMELİDİR. Sıcak su antibiyotiğin yapısını bozacağı ve etkisini azaltacağı için uygulanmaz. Şekerin eriyebilmesi için 45-50 derece sıcaklık yeterlidir. Sıcak suda önce şeker eritilir, biraz soğutulur ve Fumidil-B ilave edilerek ilaçlı şurup hazırlanmış olur.

Büyük ve güçlü koloniler için aile başına en az 8 lt fumidil-B li şurup verilmesi gerekmektedir. Arıların faal olduğu bal yapma dönemlerinde ve hatta bal yapmaya başlamadan 1-2 gün önce ilaçlı şurup verilmemelidir. Ocak ayının 20 sinden sonra ilaç keklede verilebilir.

Ağır hasta kolonilerde, besin alma güçleri olmayan arılara 1kg 1,5 gr ilaç katılır, iyice karıştırılır. Karışım kovan içindeki arılı petekler üzerine püskürtülür.

Ayrıca;
Ürotropin : 3-4 gr / bir arı ailesi.
Tanen : 3-4 gr / 5lt şurupla bir koloniye.
Nane: ekstraktı verilebilir. Fazlası zararlı değildir.
Vitamin-c (Ascorbik acid) : 200 mg / 1 koloniye, bu önerilen ilaçlar tedavi amacıyla uygulanabilir.
Önlemler:
İlaçlı tedaviden iyi sonuç alınabilmesi için bazı kültür önlemleri alınması gerekir.
Hastalıklı aileler ilaçla tedavi edildikten sonra dezenfekte edilmiş başka kovanlara aktarılmalıdır.
Arılık rutubetsiz havadar yerlerde olmalıdır.
Kovanlar ilkbahar ve sonbaharda şeker şurubu, polenli kek ve proteinli besinler verilmeli, arı ailesi güçlü olmalıdır.
Nosema hastalığı nedeni ile sönmüş kovanlardan alınan petekler 4/5 oranında sirke asidi buharına tabi tutularak dezenfekte edilmelidir.
Nosematosisle mücadelede en önemlimevsim ilkbahar aylarıdır. Bu aylarda arılıklarda gerekli çalışmalar yapılmalıdır.

 Arı Hastalıkları ve Zararlıları Kitabından (Uv. Hasan ZEYBEK)

Hastalıkla İlgili Resimler

 hastalık bulaşmış koloniler

 bir polenle birlikte nosema sporları
Nosema yaşam döngüsü


Arı Felci

ARI FELCİ ( PARALİZ )

Dünyanın arıcılık yapılan birçok yerinde görülmektedir. Virüsi bir hastalık olup ilk defa Amerika’da 1809 yılında Huber’in yazdığı makalede, hastalık bütün ayrıntıları ile tarif edilmiştir. Daha sonra Burnside 1933, hastalıklı arılardan aldığı virüslü materyali, sağlıklı arılar üzerine püskürterek onlarda da aynı klinik belirtilerle, ölüm olaylarının şekillendiğini gözlemiştir. BAILEY, GIBBS ve WOOD 1963, hastalığa yakalanmış ergin bal arılarında, arı felcine neden olan virüsü izole etmişlerdir. Etken virüs, 30-65 u ölçülerinde olup, elipsoid şeklindedir.

Semptomlar: Virüs tarafından oluşturulan arı paralizi ılıman iklimli yerlerde daha yaygın olarak bulunur. Ergin arılarda, kanatlar açık, sarkık ve titrer vaziyette semptomlara neden olur. Arıların uçma yeteneği kaybolur. Arılara kümeler halinde, arılık önünde, toprakta sürünürler. Kovandaki arılar ise, yavrulu çerçevelerin üst kısmında toplanır.

Kovana duman verildiği zaman, hasta arılar yerinden kıpırdamazlar. Bal ve midesindeki sıvı dışarı atılmadığı için karınları şişkindir. Kronik felçli arının, şişmiş olan bal kesesi, abdomenin gerilmesine neden olur. Önemli klinik belirtide, felçli arıların vücut kıllarının dökülmesi, arıların karınlarının koyu renkte parlak veya yağlı olmasıdır. Tüyler olmadığı için, karın normalden daha küçük gözükür. Uçuştan gelen felçli arılar, sağlıklı işçi arıların hücumuna uğrar ve kovana sokulmazlar. Dışarıda 1- 2 kalan bu arılarda titremeler başlar ve 150-200 tanesi bir arada kovanda ölürler. Sıcak ve kurak havalarda hastalığın şiddetinde artma görülür.

Bulaşma: Bulaşmanın nasıl meydana geldiği kesin olarak bilinmemektedir. Bütün arı hastalıklarında olduğu gibi arı, paralizinde bulaşmasının besin alışverişi ile meydana geldiği sanılmaktadır.

Arı felci genellikle arıcılar tarafından, zirai mücadele ilaçlarından ileri gelen zehirlenmelerle karıştırılmaktadır. Hasta arıların sakin, sinirsiz olmaları ile zehirlenmelerden ayırt edilebilir.

Tedavi: Arı felcinin kontrolü için herhangi bir ilaç mevcut değildir. En iyi tedavi yolu, ana arının yenilenmesidir. Yapılan gözlemlerde, ana arısı yaşlı olan, arı ailelerinde felç belirtisinin daha yaygın olduğu görülmüştür. Hasta kolonilerin ana arılarını hemen değiştirmek, hastalıktan ileri gelecek kayıpları önlemek için iyi bir tedbirdir. Bununla beraber, Biomycine adlı bir antibiyotiğin şurupla verilmesinden iyi sonuçlar alındığı bildirilmektedir.

 Arı felcine yakalanmış arı.


Septisemi Hastalığı

SEPTİSEMİ HASTALIĞI

Septisemi, ergin bal arılarının, Pseudomonas apiseptica  adı verilen bakteriler tarafından oluşturulan bir hastalığıdır. Gram ve spor oluşturmayan bir bakteridir. Ergin bal arılarının çoğunlukla barsak kanalında olmak üzere, çeşitli bakteriler izole edilmiştir. Kluge 1963, bunların doğal geçmişi hakkında çok az şey bilinmektedir. Yeni çıkan arılar bakteriden yoksundur. Ama oldukça fazla polen tüketen,1-14 günlük arıların orta midelerinde birçok bakteri bulunmuştur. Fakat daha sonra diyet çoğunlukla bala döndüğünde bakteriler hemen hemen kaybolur. Bununla birlikte ergin arının hayatının ilk 2 gününde pylorus ve arka barsak bakteriler tarafından kalıcı olarak kolonize hale gelir. Burada bulunan bakteriler, barsak epitelyumunun yüzeyine yakın olarak gelişirler. Görülen bakteriler çoğunlukla kısa çomak şeklindedir. Fakat  pylorusta koklar, kısa ve uzun çomaklar ile çok uzun filamentöz formlardan ibaret değişik şekillerde görünürler. Bazıları da bacterium euryolice formlarında olabilir. Erkek arıların genellikle pyloruslarında bakteriler bulunmaz. Çok ender olarak bulunsa da erkek arılarda flagellalı bakteriler görülür.

Ana arılarında pyloruslerinde bakteri bulunmaz gibi görünmektedir. Anacak, muayene edilen 16 ana arıdan sadece bir ana arı flagellalı bakterilerle enfekte bulunmuştur.

Septicemi etkeni, pseudomonas apiseptica ve diğer bakteriler, Kuzey Amerika, Avrupa ve avustralya2 nın muhtelif bölgelerinde arıların haemolymphesinde görülmüştür. Nadiren ciddi bir hastalık olarak kendini gösterir.

Üreme: Bakteriler alelade besiyerlerinde iyi ürerler. Arılar, bakterilerle bulaşık gıdalarla beslendiklerinde veya enfekte bireylerle temas ettiklerinde kolayca enfekte olmazlar. Fakat mikroorganizmaların sulu süspansiyonlarına iyice daldırıldıklarında kolayca enfekte olurlar. Baş ve thorax ın ıslatılması, abdomenin ıslatılmasından daha fazla etkili olduğu örülür. Willie 1961. Bu durum, enfeksiyonun trache yolu ile şekillendirildiğini göstermektedir. Zira, inhalasyon çoğunlukla ilk çift thoracic stigmalar vasıtasıyla olur. Bailey 1954. bununla birlikte arılar deneysel olarak enfekte edilmemiştir. Doğal olarak şekillenen enfeksiyon geçici görünmektedir.

Bazı araştırmacılar, psoudomonas apiseptica nın alelade bakteriyolojik vasatlarda kolayca üremesi, çoğunlukla saprofit olabileceğini ve bal arılarında spesifik olarak bulunmayacağını ileri sürmektedirler.

Semptomlar: Hastalığa yakalanan ergin arılar birer ikişer 20-30 saat ara ile hızla ölürler ve tipik semptomlar gösterirler. En göze çarpan semptomlar kasların dejenere olması olup hastalıklı arıların eklem yerlerinden tutmak mümkün değildir. Bacaklar, baş, göğüs, karın ve kanatlar kolaylıkla dokunur dokunmaz kopar. Arı, uçma özelliğini kaybeder. Zayıf ve halsiz düşer, ağır ağır yürür, kolayca yakalanır. Rengi siyahlaşır. Kuvvetten düşmüş olarak bacak ve ağız parçalarını oynatır.

Tedavi: Herhangi bir tedavi yöntemi geliştirilmemiştir. Arılığı kuru ve temiz, güneşli bulundurmak gibi önlemler alınabilir.

Dizanteri Hastalığı

yapım aşamasında

Trachea Akarı / Acarapis Woodi Rennie

yapım aşamasında

Arı Biti / Braula Cacea N.

yapım aşamasında

Tropikaleps Clareae

yapım aşamasında

Yavru Arı Hastalıkları

yapım aşamasında

Amerikan Yavru Çürüklüğü

yapım aşamasında

Avrupa Yavru Çürüklüğü

yapım aşamasında

Para Çürüklüğü

yapım aşamasında

Torba Çürüklüğü

TORBA ÇÜRÜKLÜĞÜ (Tulumsu Yavru Çürüklüğü)

(Sacbrood)

Etmeni ;

Türkiye’de torba hastalığı,Torba çürüklüğü, dünyada sacbrood hastalığı olarak bilinen bu yavru hastalığı, elektron mikroskopla görülebilen ve filtre edilebilen bir virüs tarafından meydana getirilmektedir. Bu virüsün böceklerde viral bir hastalık yaptığına ait ilk rapor, 1917 yılında White tarfından yayınlanmıştır.

Dünyadaki yayılışı;
Hastalık ilk defa 1913 yılında Amerika ve Kanada da görülmüş, 1917 yılında ise Avustralya ve Danimarka da bulunmuştur. Halen Avrupa, Asya, Güney Afrika ve Brezilya’da yaygındır.

Ülkemizde tulumsu yavru çürüklüğü’nün görüldüğüne ait herhangi bir rapor veya laboratuar teşhisi bulunmamaktadır. Ancak, komşularımızdan Yunanistan, İran, Ermenistan ve Gürcistan’ın bu hastalıkla bulaşık olması, dış karantina konusunda dikkatli olmamızı gerekli kılmaktadır.

Hastalığın bulaşma şekli;

Hasta larvaları temizlerken, torba içindeki sıvıyı yiyen genç işçi arılar virüsü bünyelerine alırlar. Virüs, genç işçi arıların gıda bezlerinde (hipofaringel bezler) hızla çoğalır. Larvalar bu virüsü, işçi arıların yavru gıda bezlerinden gelen bulaşık salgılarla vücutlarına alırlar. Hastalığın kuluçka dönemi 6-7 gün kadardır. Hasta larvalar, yavru gözleri sırlandıktan kısa bir süre sonra, pupa haline geçmeden ölürler. Petek gözleri açılıp incelendiği zaman, larvanın baş kısmının yukarı-yana doğru kıvrılmış durumda olduğu görülür. Virüs, hasta larvanın deri değiştirme düzenini bozduğu için, eski deri baş kısmından kopup ayrılmaz ve iki deri arasında bir miktar sıvı birikir. Bunu sonucunda, baş bölgesi şişkin hale gelerek kıvrılır, vücut adeta tuluma benzer bir görünüm kazanır.

Hastalığın yayılmasında, kovanı şaşıran erkek arıların rolü büyüktür. Bulaşmalar, daha çok yavru döneminde yani mevsim başında görülür ve nektar zamanı kaybolur. Larvalar öldükten sonra kuruyarak pulcuklar haline dönüşür. Larva bu duruma geldikten sonra virüs, hastalık yapma aktivitesini kaybeder. Temizlikçi arılar, ölü larvaların kalıntılarını kolayca temizler.

Hastalık, arıcının hiçbir yardımı olmadan yaz aylarında tamamen ortadan kalkabilir. Bulaşık kolonilerde, kışın yavru bulunmadığı dönemlerde bile virüs, çoğalmasına devam edebilir.

Virüsü taşıyan ergin arılarda herhangi bir hastalık izine rastlanmaz; ancak, hasta koloniler zayıflar ve bal verimi azalır.

Hastalığın belirtileri;

    * Hasta larvalar, pupa dönemine geçmeden ölür.
    * Ölü larvalar açık gözlerde az, sırlanmış gözlerde daha çoktur.
    * Ölü larva petek gözünden kolayca çıkabilir.
    * Larva gömleği ile vücut arası, berrak yeşilsi bir sıvı ile doludur.
    * Larvanın rengi başlangıçta beyazdır. Hastalık ilerledikçe saman sarısı ve griye dönüşür. Ölü larvanın rengi gri-siyahtır. Daha sonra vücut kurur ve L harfi şeklinde gözün içinde sertleşir.

Hastalıktan korunma;

Hastalıktan korunmada ve tedavide kesin sonuç veren bir yöntem veya etkili bir kimyasal madde henüz bulunamamıştır; fakat, bazen bulaşık kolonilerdeki ana arının değiştirilmesi yöntemi, iyi sonuçlar verebilmektedir.

Ek olarak; rutubet, ve alttan alınan nem hastalıkta tetikleyici olarak görülür. 

BAL ARISI ZARARLILARI VE HASTALIKLARI TEŞHİS TEDAVİ YÖNTEMLERİ KİTABINDAN.(Dr. Ertaç TUTKUN / Prof. Dr. Ayşe BOŞGELMEZ)


Taş Çürüklüğü (Stonebroob)

TAŞ ÇÜRÜKLÜĞÜ


(stonebrood)

Taş hastalığı ilk olarak Almanya da 1906 yılında görülmüştür.Avrupa’nın diğer ülkelerinde,Kuzey Amerika ve Venezuella’da  görüldüğü bildirilmiştir.


Taş çürüklüğü, Aspergillus takımıa bağlı olan bir mantar (fungus) tarafından oluşturulur.

Etken , Aspergillus flavus – Aspergillus spergillus – Aspergillus fumigatus.


Aspergillus flavus ve A.fumigatus her ikisi de larvaları ve hatta ergin bal arılarını enfekte eder ve öldürür.Toprakta ve bitkilerde yaygındır. Diğer insectaları da enfekte eder ve öldürürler. Bazen , özellikle insan ve kuşlarda olmak üzere solunum yolu hastalıklarına neden olurlar.Bulaşma bağırsak yolu ile olur.İç dokularda gelişen miseller mikotoxin sqalgılar.Bu çok öldürücü bir toxindir.Oluşturdukları mikotoxin , Aflatoxin olarak isimlendiren ve Aflatoxin B1 , B2 , G1 , G2 , M1 , M2 gibi çeşitleri olan hepatotoxin bir maddedir.Bu toxin hücrelerde çekirdek asidinin (DNA) görev yapmasını engelleyerek RNA’nin sentezini önler.Böylece prıtein ve enzimlerin sentezi azalmaktadır. Bu nedenle Aflatoxin oldukça toxik ve kanserojen etkili bir mikotoksindir.Aflatoxin insan ve hayvan sağlığı yönünden çok önemlidir.


Peteklerde formların görünüşü A.flavus’un olgun şekli sarı-yeşil , A.fumigatus gri-yeşil görümdedir. Her ikiside mikroskopta birbirine benzer şekildedir.Larvalardaki taş çürüklüğünün , enfeksiyonun erken safhasında , identifikasyonu oldukça güçtür.Enfekte larvalar her yaşta ölebilirse de en çok yeni mühürlenmiş safhadakiler ölürler.Sporlar, larvaların ve ergin arıların kütikulası üzerine gelişebilir.Miseller kutiküla altı tabakaları delerek açıkta gelişen Vegatatif flamentleri ile conidiophore’ları meydana getirirler.İç dokularda gelişen Miseller vücudun arka kısmındaki kutikül tabakasını parçalayarak , kutikül tabakası üzerinde gelişmesi yoğun bir şekilde sürdürür.Dışarı çıktıktan sonra 2-3 gün içerisinde yalancı deri adı verilen bir tabaka oluştururlar.Ölümden sonra, etkilenen larvanın karın kısmı sertleşir ve ezilmesi oldukça zordur.Bu nedenle taş çürüklüğü adı verilmiştir.


Ergin arılarda da ilk semptom, arıların dermansız ve rahatsız görünüşüdür.Sonuçta, arılar uçamaz veya doğrulamazlar.Ergin arıların abdomenleri mumyalaşabilir.


Larvalar ve ergin arılar bu hastalıkla enfekte olduğunda, üzerinde yeşil, tozumsu bir madde bulunur.Ölü larva ve pupalar kurudktan sonra,mumya adını alır.İşçi arılar bu mumyaları kovan dışına uzaklaştıramazlar.


Tedavi için etkili bir ilaç bilinmemektedir.Enfekte peteklerin imhası tavsiye edilmektedir.Hastalıklı kovanlardan elde edilen balın insanlar tarafından tüketilmesi sakıncalıdır.Aspergillus flavus,insanlarda birçok hastalığın şekillenmesine sebep olmaktadır.


Küreç hastalığındaki tedavi ve korunma yöntemleri bu hastalıkta da uygulanabilir.
Uzman Veteriner Hekim ; Hasan ZEYBEK (Arı Hastalıkları ve Zararlıları kitabından) 


Kireç Hastalığı

yapım aşamasında

Ergin ve Yavru Bal Arılarında Görülen Arı Zararlısı

yapım aşamasında

Varroa Jacopsoni Oudemans

yapım aşamasında

Ergin ve :Yavru Bal Arılarında Bitki ve İlaç Zehirlenlerinden İleri Gelen ölümler

yapım aşamasında

Arı Zararlıları

yapım aşamasında

güveler

yapım aşamasında

Büyük petek güvesi

yapım aşamasında

Küçük Petek Güvesi

yapım aşamasında

Yaban Arıları

yapım aşamasında

Karıncalar

yapım aşamasında

Yakı Böceği

yapım aşamasında

Kuşlar

yapım aşamasında

Kirpiler

yapım aşamasında

Ayılar

yapım aşamasında

insanlar

s

Yapım Aşamasında

yapım aşamasında